İsviçre’nin Masal Şehirleri Locarno ve Ascona’da Romantik Hafta Sonu

Locarno, İsviçre’nin güneyinde, Alplerin eteklerindeki Maggiore Gölü kıyısında yer alan ve İtalyanca konuşulan bir sahil kasabasıdır. Ascona da, Locarno’nun hemen yanı başında, İsviçre’nin İtalyanca konuşulan kısmının en güzel kasabalarından bir diğeridir. Bu yazıda sizinle Locarno ve Ascona‘da eşimle geçirdiğimiz kısa hafta sonu gezimizden bahsederken bir yandan da Locarno ve Ascona‘da mutlaka görmeniz, ziyaret etmeniz, kalabileceğiniz yerleri önerip, tadına bakmanızı tavsiye ettiğim yemekleri paylaşıyor olacağım.

Locarno ve Ascona’da Romantik Hafta Sonu

Gözümü açtığımda Stefano yanımda uyumuyordu. Uyur uyanık saati kontrol ettiğimde sabaha karşı 4 olduğunu gördüm. Salonun ışığı yanıyordu. Seslenip ne yaptığını sorduğumda hafta sonu uzakta olacağımız için biraz çalışıp birkaç işi bitirmesi gerektiğini, bu yüzden erken kalktığını söyledi. (Sonradan öğreniyorum ki erkenden kalkmış ki evi süslemiş, sonra da dışarı çıkıp doğum günü pastası almış.)

Saat 8’de evden çıkıp trene yetişmemiz gerek. 7’de alarmın sesine uyanıp, ilk iş mutfağa gidip kahve yapmak istiyorum. Ama Stefano beni aceleyle tuvalete doğru iteklediği için kahve potunu dolduramadan tuvalete gidiyorum. Çıktığımda küçük bir pasta ve bir zarf ile karşılıyor beni. Doğru ya 30. yaş günüm bugün!

Çocukluğumdan beri nedenini bilmediğim bir şekilde en hevesle beklediğim yaş 30. Sanki 29’un son saatlerinden 30’un ilk saatlerine geçerken inanılmaz bir aydınlanma yaşayacakmış, hayatın anlamını keşfedecekmiş gibi bekledim bu günü. Sanki hayatta bir level daha atlamış olacağım, adeta kozadan bir kelebek olarak çıkacağım. Tabii hiçbiri olmadığı gibi, ben daha da ufaldığımı hissediyorum içeride bir yerlerde.

Zarfı açtığımda içinde bir kart, kartın üzerinde de 14 madde vardı ve hepsinin üzeri birer kağıt parçasıyla kapalıydı. O sırada etraftan bir polis sireni sesi geldi. ”Çok hızlı yaş alırken yakalandın. 30 yaş sınırını geçerek, hız sınırını ihlal ettin, tutuklusun!” diye bağırmaya başladı Stefano asdf. ”Serbest kalmak istiyorsan kartta yer alan 14 görevi de başarıyla yerine getirmelisin.”

Tüm hafta sonunu maddeler haline getirmiş. 2 gün boyunca bir sonraki planımızın ne olduğunu bilmeden yalnızca kartta yazanlara bağlı kalarak geçirdim. Sokağın ortasında aniden bir polis sireni çalıyor, ben dahil herkes etrafına bakıyor, ses nereden geliyor anlamaya çalışıyoruz. Stefano’dan geliyor tabii siren sesi haha. ”5. görevini yerine getir yoksa hapsi boylarsın” diyor.

İşte bu adam da 32 yaşına girdi 2 gün önce asfgfg.

Babam babaannemin gardrobuna girer, peruklarını takar, elbiselerini giyer, hepimiz bahçede otururken birden bahçeye girer, hepimizi korkuturdu. Sanırım kadınlar gerçekten de babalarına benzeyen adamları eş olarak seçiyor kendilerine haha.

Neyse Stefano da o hesap işte. Aldık elimize kartı, madde madde geziyoruz. İsviçre’nin İtalyan bölgesi Ticino‘ya geldik. Maggiore gölünün en kuzeyinde yer alan Locarno‘da indik trenden.

Ne kadar sevindiğimi anlatamam çünkü biraz da olsa İtalya havası almak çok iyi gelecekti İsviçre’nin Alman bölgesindeki soğuklardan sonra.

Yaklaşık 2 saat sürüyor Locarno ve yaşadığımız kasaba Horgen arası. Horgen Zürih‘e trenle 15-20 dakika mesafede. Zürih’ten yola çıkacaklar için de yine bindiğiniz trene bağlı olarak 2 saat, 2 saat 15 dakika sürecektir.

Locarno ve Ascona

Locarno’ya vardığımızda saat 10 olmuştu. Kahvaltı yapmak için hemen Locarno tren istasyonunun yanındaki Caffè Locarno‘ya girdik.

Cappuccino’su gerçekten çok lezzetliydi. Özellikle Zürih civarındaki kahvelerden sonra İtalya’ya bir adım daha yaklaştığınızı sırf cappuccino’nun tadından bile anlayabilirsiniz!

Ancak kruvasan maalesef çok iyi değildi. Yani aslında bizim beklentilerimizi karşılamamasının sebebi biz kruvasan siparişi verdiğimizde İtalyan usulü kruvasan ”cornetto” gelir diye ummuştuk ancak İsviçre usulü ”gipfeli” getirdiler. Stefano da ben de pek gipfeli sevmiyoruz. Eğer siz de bizim gibi İtalyan kruvasanları tercih ediyorsanız, mutlaka ”cornetto” diye sipariş verin. ”Croissant” diye verirseniz gipfeli geliyor. Bu arada cornettoların üzerine hafif pudra şekeri döküyorlar. Tamamen tuzlu isterseniz gipfeli tercih etmelisiniz.

Kahvaltıdan sonra gözüme ilk çarpan şey Chicoree kadın giyim mağazası oldu. Zürih’teki fiyatların neredeyse yarısı olunca bir alışveriş çılgınlığı yapmak istedim ancak Stefano’nun başka planları olduğundan 2. güne bıraktık.

Locarno merkezi biraz yürüdükten sonra Madonna del Sasso‘yu ziyaret etmek için yola koyulduk. Merkezden yalnızca 1.4 km mesafede olmasına rağmen yola koyulduk diyorum çünkü Madonna del Sasso tağınağı tepede konumlanmış ve şehrin tamamını görebileceğiniz, deniz seviyesinden 370 m yükseklikte. Kiliseye çıkmak için birkaç basamak merdiven çıkmanız gerekiyor.

Bu kilisenin en önemli özelliklerinden biri önemli bir hac destinasyonu olması, bir diğeri de Ölü Mesih’e Ağıt, Son Akşam Yemeği gibi eserlerin heykellerinin ve resimlerinin bulunması.

Kiliseyi ve ufak müzesini ziyaret ettikten sonra dışarı çıkıp Locarno şehrini tepeden seyredaldık.

Saat yavaş yavaş 1’e geliyordu ve birkaç saattir durmadan yürüdüğümüz için epey acıkmıştık. Karttan bir kağıt parçası daha kopardım ve bir sonraki görev olan, bundan sonra dünyanın en lezzetli pizzası olarak adlandıracağım Roma usulü pizza ”Pinsa Romana” yemek için L’Archetto‘ya gittik. İddia ediyorum bundan daha lezzetli bir pizza yememiş olabilirsiniz!

Bu pizzalar Roma usulü yapılıyor. Küçücük bir yer. Bahçesinde 2 tane masası var. Genelde take away tarzı iş yapıyor anlaşılan. Ancak o kadar lezzetli ve farklı bir pizza ki ben çok beğendim. Hatta o kadar beğendim ki hemen tarifini aldım! Evde denemek isterseniz diye aşağı iliştiriyorum !

Pinsa Romana Tarifi

Locarno’dan ayrılıp yavaş yavaş Ascona’ya geçmeye karar verdik. Locarno ve Ascona arası yalnızca 2 km, bu sebeple yürüyerek rahatlıkla varabilirsiniz. Biz de yavaş yavaş yürümeye ve sonbaharın en güzel renkleri arasında kaybolmaya koyulduk.

Daha Fazla Oku: Locarno Gezi Rehberi

Ascona, Locarno’ya göre daha bir sahil kasabası havasında. Hala İsviçre’de olduğunuzu fark ediyorsunuz ama bir yandan da İtalya’nın küçük tatil beldelerini andırıyor. Pandemi yüzünden olsa gerek çok fazla insan yoktu sokaklarda. Hatta neredeyse bomboştu her yer. Bu durum romantik hafta sonu konseptimize uygun olduğu için çok da rahatsız etmedi bizi haha. Yaz ayları gelmek lazım buraya, o zaman her yer cıvıl cıvıldır kesin.

Banklarda biraz oturup ördekleri seyrettik. Köşedeki dondurmacıya gidip külahta birer dondurma aldık ve banklara geri döndük. Dondurmacı tam merkezde göl kenarında L’ Angolo dei Golosi adında bir yer. Üzülerek söylüyorum ama kötüydü dondurması 🙁

Ancak yine İtalya’daki dondurmalar ile kıyasladığımı belirtmek isterim. İsviçre standartlarında düşünecek olursak çok kötü değil. Ancak İtalya’ya yalnızca birkaç km uzaklıkta olup da bir dondurmanın bu kadar kötü olması kabul edilebilir gibi değil haha.

Hemen biraz ilerisinde Gelateria Pippo diye bir dondurmacı var. Daha sonrasında Google yorumlarına bakarken buldum. Önünde uzun kuyruklar oluyormuş. Burayı deneyebilirsiniz. Denerseniz bana da haber edin!

Biraz göl kenarında yürüdükten sonra şehri turladık. Zaten Locarno da Ascona da o kadar küçük ki bir çırpıda her yere gidebiliyorsunuz. Akabinde akşam kalacağımız otele doğru yola çıktık. Epey bir yorulduğum için Stefano’ya toplu taşıma vs. bir şeye binelim diye ısrar ettim. Ancak ”maksimum 10 dakikaya varırız yürüyerek” dediği için ona saf saf inandım ve en az bir buçuk saat, yağmurun altında sırılsıklam olarak, ormanın içinde, çamura bata çıka yürümek zorunda kaldık. Zorunda kaldık diyorum çünkü o ormanın o dik yollarına bir kere tırmanmaya başlayınca, o çamurda geri döneyim derken kayıp düşme riskini göze alamadığımız için ilerlemek zorunda kaldık!

Her seyahatimizde mutlaka olduğu gibi bu seyahatte de Stefano ile ormanda mahsur kalmak? Done!

Yolda Stefano’ya ettiğim küfürleri siz hesap edin asdfg.

Ama sonunda öyle güzel bir otele geldik ki, tüm yorgunluğum uçtu gitti!

Otelin adı Panorama Hotel Elisabetta. Yolunuz Ascona’ya düşerse mutlaka burada kalmanızı tavsiye ederim. Öyle bir manzarası var ki otelin, insanın ağzı açık kalıyor cidden. İlk başta sisli olduğu için manzarayı pek anlayamadık. Böyle görünüyordu;

Ancak bir süre sonra manzara şuna evrildi;

Ee bize de odamızın balkonunda manzaranın keyfini çıkarmak kaldı :p

Akşam yemeğini otelin restoranı Ristorante Al Braciere‘de yedik. Kestane ve av mevsimi olduğu için tüm yemeklerde kestane ve ana menüde geyik vardı. Çok iyi bir şefleri var. Her yemekte kestane olmasına rağmen hiç bıkmadan ve aynı lezzeti almadan tüm yemeklere bayıldık. Bu otelde kalmasanız bile restoranında yemek yemenizi tavsiye ediyoruz.

Ertesi gün eve dönüş trenimiz öğleden sonra olduğu için sabah erkenden kalkıp otelde kahvaltı yaptık. Bu arada otelde konakladığınız süre boyunca otel size ücretsiz toplu taşıma kullanabileceğiniz bir bilet veriyor. Biz de bu biletle otelin önünden bir otobüse binip Ascona şehir merkezine geri döndük.

Daha Fazla Oku: Ascona Gezi Rehberi

Stefano geri yürümeyi teklif etti tabii hadsiz asddg üstelik hava inanılmaz yağışlıydı. O yüzden sağda solda çok dolanmadan ben dün yarım bıraktığım işi tamamlamak üzere Chicoree’nin yolunu tuttum ve biraz alışveriş yaptım.

Daha sonra tadı damağımda kaldığı için kahvaltıdan daha maksimum 2 saat önce kalkmış olmamıza rağmen dünkü Roma pizzacısına gittik ve ben bir de pizza yedim haha. Stefano yiyemedi. Ben tabii Türk kaslarıma kuvvet asdf. Dünkünün aynısından sipariş verdim.

Trene binene kadar Locarno’da yürüyüş yaptıktan sonra trene binip eve dönüş yoluna koyulduk.

Kah gülerek kah atışarak bir kısa gezimizin ve doğum günü kutlamamızın da sonuna gelmiş olduk böylece.

Umarım en kısa sürede yolunuz İsviçre’nin bu güzel beldelerine düşer. Siz bu iki küçük şehir hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!