Bugün dünya üzerinde konuşulan 6500 dil olduğunu biliyor muydunuz? Peki bu kadar dil varken biz neden İngilizce öğrenmeliyiz? İngilizce öğrenmek bize nasıl faydalar sağlayacak? Peki biz neden İngilizce öğrenemiyoruz? Halbuki senelerce süren İngilizce eğitimleri almıyor muyuz?
Günümüz dünyasında artık nasıl İngilizce öğrenilir sorusundan ziyade, İngilizceye ek olarak hangi dilleri öğrenmeliyiz sorusu daha çok sorulur oldu. Artık hepimizin İngilizce bildiği kabul ediliyor, daha doğrusu İngilizce bilmek zorunda olduğumuz. Ancak özellikle bizim gibi, dil yapısı İngilizceden tamamen farklı olan bir ana dile sahip olanlar için gerçekten çok da basit olmayan bir durum İngilizce öğrenmek.
Ama zor da değil. Planlı programlı çalıştıktan ve nasıl başlayıp nasıl devam edeceğimizi bildikten sonra yapamayacağımız bir şey yok bence!
Bu yazıda sizlere, ben de bir hayat boyu İngilizce öğrencisi olarak kendi hikayemden yola çıkarak neden İngilizce öğrenmeliyiz ve neden İngilizce öğrenemiyoruz konularından bahsedeceğim.
Nasıl İngilizce Öğrendim?
Böyle;
Şaka şaka asdsdf.
Yukarıdaki fotoğraf Erasmus’ta merhaba partisindendi yanlış hatırlamıyorsam. Balonu en uzun süre düşürmeden hangi takım tutacak gibi bir şeydi haha.
Kısaca size kendi hikayemden bahsetmek istiyorum. Şu anda İngilizce konuşabiliyor olmamın zemininde senelerin birikimi var desem yalan olmaz. Öncelikle, herkes gibi ben de İngilizce öğrenmeye ilkokulda başladım. İlkokulu özel bir okulda okuduğum için bu konuda biraz şanslıydım çünkü İngilizce öğretmenimiz Yeni Zelandalıydı. Dolayısıyla daha 6-7 yaşındayken anlamasam bile çok fazla İngilizce konuşmaya maruz kalabiliyordum.
9 yaşındayken semtimizin devlet okuluna yazıldım. Daha o yaşta okullar arasındaki eğitim farkı yüzüme çarpıverdi tabii. Maalesef özel okulda 3 senede aldığım İngilizce eğitimin yarısı bile verilmiyordu yeni okulumun 4. sınıf müfredatında. Ben de öyle çok çalışkan bir çocuk değildim zaten, boşlayıverdim.
Ortaokul, lise derken, hepimiz biliyoruz zaten. Sadece ezbere dayalı bir eğitim sistemi ve sınav sonrası ezberden çıkan, hafızada kalmayan bilgiler.
Benim İngilizce konusundaki değişimim üniversite zamanı başladı. Kazandığım okulun İngilizce hazırlık sınıfı vardı bir sene. Bir sene boyunca her gün İngilizce ders gördük. Ancak bir şeyler oturmuyordu zihnimde. Yani öğreniyor gibiydik ama ezberliyorduk da sadece sanki. Hepimiz dil bilgisi konusunda canavar gibiydik kesin. Ama İngilizce konuşmamız gerektiğinde dil bilgisi hiç fayda etmiyordu. Cesaret edip de kelimeler ağzımızdan dökülmüyordu bir türlü.
Ben yine de İngilizceden yüksek notlarla geçiyor olduğum için kendimi İngilizce biliyor sanıyordum. Ekstra bir çaba da sarf etmiyordum o yüzden. Ta ki, bir gün Erasmus öğrenci değişim programıyla Litvanya’da okumaya gittiğim güne kadar.
O günü hiç unutmuyorum. O gün benim için değişimin başladığı gündü çünkü. Hayatımda ilk defa yurtdışına çıkacaktım ve İngilizce bildiğimden emindim. Yani Türkiye’deyken bazen değişim programıyla gelen Amerikalıları evimizde ağırlıyorduk ve ben onlarla çat pat bir şekilde anlaşıyordum. Ne olacaktı ki yani, aynı şekilde çat pat derken anlaşacaktım yine.
Ama öyle olmadı arkadaşlar. Daha ilk günden İngilizce denen dilin benim bildiğim dille alakasının olmadığını anladım. Litvanya’ya Letonya üzerinden aktarmalıydı uçağım. Letonya’ya inince yarım saat içinde aktarma yapmam ve Litvanya uçağını bulmam gerekiyordu. Çok havalimanı tecrübem de yoktu o zamanlar, işaretleri kaçırmış olacağım ki kayboldum küçücük Letonya havalimanında.
Sonra elbette birine sorayım diye düşündüm. Tek sormam gereken şey ”Bakın bu biletim benim, Litvanya’ya gidiyorum. Uçağım nerede?”
Soramadım!
Ya soramadım, şaka gibi ama kekeledim, kem küm ettim, morardım, kızardım, soramadım. Aklımdan geçiyor o sırada en ileri İngilizce dil bilgisi bilgileri, kalıplar vs ama ne fayda? Konuşamadıktan sonra.
O an ile uçağı bulduğum an arasındaki kısım bende yok şu an. Nasıl utandıysam beynim o anı sildi sanırım haha. Daha sonra Litvanya’ya vardığımda okulumdaki Litvanların benden kötü İngilizce yetenekleri sayesinde özgüvenim yerine gelmişti ama yine ilk birkaç ay Tarzancadan hallice konuştuğumu hatırlıyorum.
Sonra ne mi oldu? Birkaç ay sonra ben İngilizce konuşmaya başladım. Hem de derslerde İngilizce sunumlar yapıp, İrlandalı bir sevgili yapacak kadar asdf.
Neyse kısaca anlatacağım dediğim bu uzun hikayenin sonunda çıkarılması gereken sonuç sizce ne? Bence konuşmak. Evet klasik, evet klişe bir cevap.
Ama K-O-N-U-Ş-M-A-K.
Neden İngilizce Öğrenmeliyiz?
Çünkü İngilizce artık insanlığın ortak dili.
Çünkü İngilizce tam 54 ülkenin anadili.
Çünkü bir dil bir insan iki dil iki insan!
Çünkü İngilizce size inanılmaz kapılar açabilir. Sadece izlediğiniz bir filmi altyazısız izlemek gibi mükemmel hissettirecek ama çok basit, minik bir kapıyı açabilir, ya da hayalini kurduğunuz işe sahip olmanızı, hatta hayallerinizde varsa, başka bir ülkede yaşamanın kapılarını açabilir. Yani düşünsenize Adriana Lima’ya DM’den İngilizce olarak yürüyebilir, yeterince şanslıysanız mesajınıza cevap alabilir ve bu cevabı google translate olmadan anlayabilirsiniz asdf. Hem Türk erkeklerini de seviyor hazır, hadi yine iyisiniz.
Özetlemek gerekirse;
- Aslında tam sizlik olan işleri sırf İngilizce dil bilginiz yetersiz diye kaçırabilirsiniz. İngilizce bilerek gerek şu anki işinizde konum atlayabilirsiniz, maaşınız artabilir gerekse de daha iyi bir iş bulabilirsiniz. Hatta uluslararası firmalarla çalışıp, yurtdışında bile çalışmaya başlayabilirsiniz.
- İstediğiniz ülkede istediğiniz alanda İngilizce eğitim alabilirsiniz. Ya da dili İngilizce olan online kurslardan faydalanabilirsiniz. Harvard üniversitesinin bile online eğitim verdiği ve çok cüzi bir miktarla bu eğitimlere ulaşabildiğimiz bu günlerde İngilizce bilmeyerek çok fazla şey kaçırıyor olmaz mısınız?
- İngilizce bilmek bir tek iş ya da eğitim demek değil tabii. Bence en çok özgüven demek. Düşünsenize her milletten insanla arkadaşlık edebilir, her türlü kültürden insanla bilgi ve fikir alışverişi yapabilirsiniz. Kendi ülkenizde yaşayan yabancılarla arkadaşlık edebilirsiniz. İnanın insanın dünyaya bakış açısı çok değişiyor. Hem daha kültürlü hem daha özgüvenli olabilirsiniz bu sayede.
- Bugün Türkiye’de hemen hemen her dilden kitabı Türkçe’ye çevrilmiş olarak okuyabilirsiniz. Ancak yine de hala Türkçe’ye çevrilmemiş çok fazla kitap, çok fazla kaynak var. Sadece internetten bir araştırma yapmak isteseniz bile, kabaca Türkçe kaynaklar 100 taneyse, İngilizce kaynaklar 1 milyon tane. Erişebileceğiniz bilginin uçsuz bucaksızlığını düşünün.
- ” Ya ben aslında yurtdışında tatil yapmak istiyorum ancak dillerini bilmiyorum, nasıl anlaşacağım” dediğiniz oluyor mu? Sırf dil bilmediğiniz için o pahalı tatil tur paketlerine dünyanın parasını saydığınız da oluyordur eminim. En iyi ihtimalle dil bilen arkadaşlarınızla gidiyorsunuzdur ama sürekli arkadaşınızdan sizi tercüme etmesi için destek istiyorsunuzdur. Tek başınıza dünyanın her yerine gidebilecek olmanın, herkesle anlaşabilecek, derdinizi tüm dünyaya anlatabilecek olmanın özgürlüğü hiçbir şeyde yok.
Neden İngilizce Öğrenemiyoruz?
- Hayatımız boyunca dil bilgisi temelli bir eğitim alıyoruz çünkü. Bence en büyük yanlış burada başlıyor. Yani düşünün anneniz babanız siz bebekken ilk kelimenizi duymak için ”anne, baba” diye başınızın etini yiyor ve sizi konuşturmaya çalışıyor. Siz daha anne baba diyemeden size ”zamir, hadi çocuğum zamir, hanimiş gereklilik kipi, -meli malı değil mi annecim” dediklerini düşünsenize asddf
- Bir tek bu değil tabii. Bizim de işimize geliyor bu durum biraz. Ezberleyerek öğrenmek konfor alanımızdan çıkmamızı engelliyor. Konuşmak ise cesaret isteyen, insanı zorlayan ve sürekli hata yaparak tekrar tekrar denememiz gereken bir aktivite. Pes etmemek gerekiyor nihayetinde ama başarısızlık duygusu kısa sürede pes etme durumuna getiriyor bizleri.
- ”Ya ben öğrenemiyorum, denedim olmadı” gibi yorumları o kadar sık duyuyorum ki. Yani sevdiğimiz kadını ya da erkeği ikna edebilmek için gerekirse aylarca pes etmeden peşinden koşuyoruz da denedim olmadı demiyoruz, günde 1 saatciğimizi İngilizce’ye, yani KENDİMİZE ayırmaya gelince konu, tembellik ediyoruz. En iyisi bu oğlanları da kızları da yabancı uyruklulardan seçelim ki hem aşk hem dil bir arada gelsin!
- Plansız çalışmak da maalesef öğrenmenin önündeki en önemli engellerden. Günde yalnızca 1 saat bile olsa İngilizceye ayırmak, bir hafta boyunca her gün 8 saat çalıp sonra aylarca defterin kapağını açmamaktan çok çok daha iyidir. Günde 30 dakika bile inanın çok şey değiştirebilir dil öğrenme serüveninde.
- Zaman faktörünü de unutmamak gerek. Hele ki Türkiye gibi karmaşanın koşuşturmacanın eksik olmadığı bir ülkede insanın kendine zaman yaratması çok zor. Ben de İstanbul’da yaşarken haftanın 6 günü çalışan biri olarak, eğitime zaman ayırmanın ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyorum. Ancak inanın eğer kendinize hedef koyar ve planlı çalışırsanız başaramayacağınız hiçbir şey yok
Peki nereden başlayacağız, nasıl öğreneceğiz bu İngilizce’yi diyorsanız İngilizce Öğrenmeye Nereden Başlamak Gerek? yazısı tam sizlik.
İngilizce öğrenmek hakkındaki diğer yazılar için şöyle buyurun: İngilizce
İngilizce değil de diğer dillere bir göz atayım ben diyorsanız da sizi şöyle alalım: Dil
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım!