Öz Şefkat Nedir?
Bu kavramla teknik olarak tanışmam 2019 senesinin Eylül ayına tekabül ediyor. Çok uzun bir geçmişimiz yok. Öz şefkat nedir, kendimize gerçekten şefkat gösteriyor muyuz, bu konulara kafa yormamıştım daha önce. Ancak kendime nasıl davrandığımın, yeterince sevgi ve ilgi verip vermediğimin farkındaydım her zaman.
Her ne kadar kendime çok kızan, yanlış bir şey yaptığımı düşündüğümde kendime hakaretler savuran bir insan olmadıysam da, kendimi gerçekten istediğim şeylerden mahrum bırakarak, başkalarının istekleri peşinde koşarken kendi isteklerimi göz ardı etmiş, aslında durup da kendimle hiçbir zaman konuşmamış ve kendime değer vermenin, dertleri tasaları ötelemek ve her şey yolundaymış gibi davranmaktan ibaret olduğunu sanmışım onca zaman.
Halbuki kendi kendinin elinden tutabilmek, kendinle dertleşebilmek, kendi isteklerini gözardı etmemek, kendini suçlamamak, hata yaptığında kendine sövmek yerine ”yanındayım” diyebilmek ve ağladığında kendine sarılıp ”hepsi geçecek, sen her şeyin en iyisini hakkediyorsun” diyebilmekmiş öz şefkat.
Terapistim seanslarımızdan birinin sonunda bana seyretmem için Kristin Neff adında Amerikalı bir psikoloğun videolarını göndermişti. Seyretmek isterseniz sayfanın sonunda videoları paylaşıyor olacağım. Hemen akabinde de Zeynep Selvili Çarmıklı diye Türk bir psikoloğun videolarını izledim yine terapistimin tavsiyesiyle. Her ikisi de aynı şeyden bahsediyordu; öz şefkat.
İlk etapta açıkçası bazı kişisel gelişim safsatalarından birisi gibi geldi bana ve terapistime videoları çok beğenmediğimi itiraf ettim. Ancak terapistim bu konuyla ilgilenmem konusunda ısrarcı olunca biraz daha izledim, biraz daha okudum. Sonuçta vardığım noktada kendime her zaman şefkatli olduğumu düşünsem de aslında hiç de olmadığımı fark ettim. İşin tekniği ne kadar kolay görünse de pratikte hepimiz sınıfta kalıyoruz öz şefkat konusunda. Kendimizi gerçekten seviyor muyuz? Kendimize gereken değeri gerçekten veriyor muyuz?
Kafamızın içinde bir ses var ve bazen bize en yakın gibi görünen bu ses bizimle düşmanımız gibi konuşuyor. En yakın arkadaşınızın, başarısız olduğunuz bir iş yüzünden günün sonunda gelip size, ”Aptal, sen neyi becerdin ki bu hayatta zaten? Neden diğerleri gibi olamıyorsun? Diğerleri senden çok daha başarılı” dediğini düşünsenize. Ne tepki verirdik? İyi hisseder miydik kendimizi ? Yoksa ondan şu cümleleri duymayı mı beklerdik ”Başarısızlık insanlar için. Bugünden ders alıp yarın daha da güçlü olacaksın. Sen çok zeki ve başarılı birisin. Hiçbir şeyin seni yıldırmasına izin verme.” Hangisi daha iyi hissettirirdi? Diyelim ki bu iki cümleyi size aynı olay karşısında iki farklı arkadaşınız söyledi. Hangisi gerçekten dostunuz? Hangisi düşmanınız?
Şimdi aynı cümleleri kendi kendinize söylediğinizi düşünün. Siz kimsiniz? Düşmanınız mı yoksa dostunuz mu?
Öz şefkat kişinin kendiyle iyi bir dost olması becerisidir.
Zeynep Selvili Çarmıklı
Ben utangaç bir çocuktum ve insanlarla sohbet etmekten, konuşmaktan çekinirdim. Babam bu davranışımdan rahatsız olur ve onu çevresindekilere karşı mahçup ettiğimi düşünürdü. ”Konuşmak bu kadar mı zor?” derdi, ”Sen neden diğer çocuklar gibi değilsin?”. Babam beni bildiği tek yöntemle motive etmeye ve hata olarak gördüğü bu davranışımı düzeltmeye çalışıyordu. Farkında olmadan üzerimde baskı kuruyor ve beni daha da içine kapanık bir çocuk haline getiriyordu.
Peki babamın bu söylediklerini ben kendime de tekrar etseydim ne olurdu? Sürekli babamın haklı olduğunu, içime kapanık olmamın kötü bir şey olduğunu, diğer çocukların benden üstün olduğunu, daha çok sevildiklerini ve bunu hak ettiklerini, benimse hiçbir şey hak etmediğimi kendime söyleseydim, bugün nasıl bir insan olurdum?
Tüm çocukluğumuz boyunca, annemiz, babamız, öğretmenlerimiz bizi ya motive etmek ya daha fazla çalışmamızı sağlamak ya da terbiye etmek adına bizimle sert, bazen de kalp kırıcı cümlelerle konuştular. Düştük, ”ne sakar çocuksun” dediler, matematikten düşük not aldık ”pek zeki değilsin” dediler ve hep diğer çocuklarla kıyasladılar. Eminim sizin aklınıza gelen birbirinden farklı birçok senaryo vardır.
Bunu bizi kırmak için yapmadılar, bizi daha iyi yapabilmek adına yaptılar. Ama fark etmedikleri şey, bu tarz her söylemin tam tersi bir etki yaratarak motivasyonumuzu daha da çok kırdığıydı. Bu öğrenilmiş motive etme şekli maalesef kendi içimizde ses bularak devam ediyor ve kendi kendimize bu tarz konuşmaları yapmaya devam ediyoruz. Ancak bunun farkına varmak ve kendimize şefkat göstermek, kendimizin en yakın dostu olmak belki de kendimiz için yapabileceğimiz en iyi şey olabilir.
Kendimize Nasıl Şefkat Gösterebiliriz?
Kendimizle dost olmayı deneyebiliriz. Kötü bir gün geçiren arkadaşınız sizi arasa, ona ne dersiniz? Onu nasıl teselli edersiniz?
Kendinize de iyi bir dosta davrandığınız gibi davranın.
Kendinizi çok yetersiz hissettiğiniz ve kendinize acımasız davrandığınızı fark ettiğiniz anlarda, kendinize söyleyeceğiniz birkaç cümleyi önceden belirleyebilirsiniz. Aklınıza o an kötü şeylerden başka bir şey gelmezse bile sizi iyi hissettirdiğine inandığınız sözcükleri tekrarlayabilirsiniz. Ben öyle anlarda kendime şunu tekrarlıyorum ”Her şey düzelecek, sen en iyisini hakkediyorsun”.
Size acı veren şeyleri bir deftere yazabilir ve yazdıklarınıza sanki bir başkasının başına gelmiş ve şimdi o kişiye akıl verecekmişsiniz gibi yaklaşabilirsiniz. Sorunlarınıza dışarıdan bir
göz ile bakabilmek kendinize karşı acımasız olmanızın önüne geçebilir.
Aşağıya Zeynep Selvili Çarmıklı ve Kristin Neff’in videolarını iliştiriyorum.
Sevgiyle kalın.
Bu da ilginizi çekebilir: Evde ruhunuza ve bedeninize bakım önerileri
Öz şefkat konusunda siz ne düşünüyorsunuz? Kendinize karşı şefkat gösterdiğinizi düşünüyor musunuz? Yorumlarda buluşalım!